7 Mart 2019 Perşembe

İNCİRLİİN MAĞARASI DEVAMI


Ä°lgili resim
                                                        incirliin maÄŸarasi ile ilgili görsel sonucu
Ä°lgili resim

incirliin mağarasi ile ilgili görsel sonucu

İNCİRLİİN MAĞARASI

İncirliin Mağarası
İncirliin Mağarası, Milas’ın güneybatısındaki Manastır Dağı’nın Gökçeler Kanyonu’na bakan kuzey yamacında bulunmaktadır. Ülkemizin en güzel mağaralarından olan İncirliin Mağarası, içindeki tarihi kalıntılar, doğal çevresi ve turizme açılması için yapılan hassas çalışmalarla örnek bir mağara konumundadır. 
Türkiye genelinde turizme açık mağaraların turizm amaçlı değerlendirilen kısımlarının uzunluğuna baktığımızda  İncirliin Mağarası 345 metrelik uzunluğunun turizme açık 155 m’si ile turizme açık mağaralar arasında yer almaktadır.
Mağara yatay olarak gelişmiş, kaynak konumlu fosil bir mağaradır. Mağaranın gelişiminde belirgin bir fay etkili olmuştur. Altta bulunan karst taban yüzeyi nedeniyle, bölgedeki jeomorfolojik gençleşmeye ayak uyduramayan mağara, fay ve çatlaklar nedeniyle kafesli bir yapıya sahiptir.  
İncirliin Mağarası, son derece güzel ve ilginç dev sarkıt, dikit, sütun ve damlataş havuzları ile kaplıdır. Mağaranın damlataş sütunları ana galeriyi çok sayıda salona ayırmıştır.
Toplam uzunluğu 345 m olan İncirliin Mağarası geniş bir girişe sahip olup, mağara birbiriyle bağlantılı birçok salondan oluşmaktadır. Bu salonlar arasındaki bağlantılar çoğu yerde 6-7 metrelik dik inişlerle sağlanmaktadır. Diklikler genel olarak damlataş birikimlerinden ileri gelmiştir. Orta bölümde bulunan Gösteri Salonu, mağaranın en aşağı (giriş seviyesinden -7 m.) seviyesindeki kesimidir. Buna karşılık en sonunda bulunan ve fay üzerinde gelişen Damlataş Galerisi, girişe göre +12 m. yukarıdadır. Yukarıda bahsedilen bu bölümlerin turizme kazandırılması ile mağarada gezilebilecek kısım yaklaşık 155 m’dir.
Hidrolojik olarak vadoz zonda bulunan mağara, yağışlı dönemlerde tavandan damlayan sular dışında bütünüyle kuru olma özelliği göstermektedir. Yağmur sularının tavandan damlaması sonucunda mağaranın çukur kesimlerinde sığ gölcükler oluşmuştur. Bu sığ gölcükler havuz olarak tanımlanmaktadır.
Genel olarak mağaranın giriş, Yarasa Galerisi, Havuzlu Salon ve Gösteri Salonu’nda bulunan damlataşlar kısmen fosilleşmiştir. Buna karşılık Damlataş Galerisi’ndeki sarkıt, dikit, sütun ve makarna sarkıtlarının oluşumu devam etmektedir.
Mağara girişindeki toprak zeminde ve mağara içinde çok sayıda prehistorik ve antik dönem arasına tarihlenen seramik parçaları bulunmuştur. Bu buluntular eski dönemlerde mağaranın kullanıldığını göstermektedir. İncirliin Mağarası, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 27.02.2008 tarih ve 3807 Sayılı Kararı ile I.Derece Arkeolojik ve I.Derece Doğal Sit olarak tescillenmiştir.
İncirliin Mağarası turizme açılırken ekolojik dengenin bozulmaması üzerine projelendirilmiş ve projesine uygun olarak tamamlanmıştır.
Bu çalışmalar kapsamında mağaranın içinde yaklaşık 155 metre yürüyüş yolu düzenlenmiş, jeolojik oluşumlara zarar vermeyen aydınlatma, yürüyüş yolu ve güvenlik sistemleri kurulmuştur. Turizme açılan güzergâh daha da uzatılabileceği halde yapılmamıştır. Yapıldığı takdirde canlı yaşamı, jeolojik oluşumlar vb. etkileneceğinden, turizme sadece 155 m’lik kısım açılmıştır. Bu güzergâh, yapılacak bilimsel çalışmalar neticesinde, uygun bulunması halinde uzatılabilecektir. Galerilerden Damlataş Galerisi’nde jeolojik oluşumlar devam etmekte, Yarasa Galerisi ise doğal yaşam alanı olması sebebiyle doğal haliyle korunmuştur. 

7 Ocak 2019 Pazartesi

BÜYÜK SELÇUKLU

BÜYÜK SELÇUKLU ile ilgili görsel sonucu
  • ve en büyük Müslüman Türk devletlerinden biri
  • İlk Hükümdar : Tuğrul Bey
  • Kuruluş ve Yıkılış Tarihi : 1040-1157
Oğuzların Kınık boyundan olan Türklerin kurduğu Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun ilk hükümdarı Tuğrul Bey oldu. Dandanakan Savaşı sonrasında Gaznelileri yıkılış sürecine sokan Selçuklular kuruluşlarını bu savaş ile resmen gerçekleştirdiler. Selçuklular Anadolu’ya ilk akınlarını Tuğrul Bey döneminde yaptılar. Anadolu’ya yaptıkları akınlar sonrasında Bizanslılarla ilk kez karşı karşıya geldikleri Pasinler Savaşı’nı gerçekleştirdiler. Bu savaştan galibiyetle ayrılan Selçuklular’ın Anadolu’ya akınları yoğunlaştı. 1055 yılında Tuğrul Bey’in Abbasi Halifesi’ni koruma altına alması sonucu ona “sultan” unvanı verildi. Çağrı Bey ve Tuğrul Bey’in ölümünün ardından tahta Sultan Alpaslan geçti. Sultan Alpaslan 1071 yılında yapılan Malazgirt Savaşı’nda Bizans İmparatoru Romen Diyojeni yenerek Türklere Anadolu’nun kapılarını açmış oldu. Sultan Alpaslan ölünce yerine oğlu Melikşah geçti. Melikşah Büyük Selçuklu Devleti’ne en parlak dönemini yaşattı. Melikşah’ın ölümünden sonra devletin gücü giderek zayıfladı. Selçuklu ailesinden Süleyman Şah’ın kurduğu Anadolu Selçuklu devleti bağımsızlığını ilan etti. Büyük Selçukluların son hükümdarı Sultan Sencer oldu. Karahitaylar ile yaptığı savaş sonrasında devlet yıkılma sürecine girdi.
Selçuklular’da devlet hazinesinden faydalanan zümreler dışında kalan bütün halk reâyâ diye adlandırılıyordu. Reâyâ vergi ödemek, devlet otoritesine ve onu temsil edenlere itaat etmekle mükellefti. Selçuklular, İslâm dünyasının siyasî liderliğini ele aldıktan sonra iç politikada Şiî Fâtımîler, dış politikada Bizanslılar’la mücadele etmeyi temel ilke kabul etmişlerdi. Şiî Fâtımîler’e karşı Sünnîliğin hâmisi olmuşlardı ve Sünnîlik ülkenin her yerinde gelişip yayılmıştı. Türkler’in büyük çoğunluğu gibi Selçuklu sultanları da Sünnîliğin Hanefî yorumunu tercih etmişler ve bu konuda son derece titiz davranmışlardı. Selçuklular, Anadolu’yu Oğuz Türkleri’nin vatanı yapmışlardı. Getirdikleri siyasî istikrar ve uyguladıkları âdil idare sayesinde Selçuklu hâkimiyeti altındaki İran, Irak, Suriye ve Anadolu sosyal ve ekonomik açıdan ileri bir duruma yükseldi. Anadolu’nun İslâm dünyasına katılması ve Selçuklular’ın ticarî politikalarıyla Karadeniz’in kuzeyindeki ülkelerin ticaret yolu açıldı, İpek yolu ticareti çok gelişti. Anadolu’dan, Horasan’dan ve Irâk-ı Acem’den Kirman’a gelen kervanlar mallarını Kirman limanlarından Hindistan, Çin ve diğer yerlere götürüyordu. Sünnîlik, İran’da Selçuklular sayesinde hâkim bir mezhep durumuna geldi. Selçuklular, çeşitli şehirlerde medreseler inşa ederek ve âlimlere değer vererek ilmin ve kültürün gelişmesinde önemli rol oynadı.

GAZNELİLER

Ä°lgili resim
                                                            GAZNELİLER
Gazne Devleti’nin kurucusu Alp Tigin’dir. Samanoğulları Devleti’nin Herat Valisi idi (955). Daha sonra Samanoğulları ile bozuşan Alp Tigin Gazne şehrine giderek bir devlet kurdu. Şehrin adından dolayı bu devlete Gazne Devleti denilmiştir.
Alp Tigin 963 yılında öldü. Yerine oğlu İshak geçtiyse de devletin yönetimi komutanlarından Bilge Tigin ile Sebük Tigin’in eline geçmişti. Bilge Tigin’in bir savaşta ölümü üzerine yalnız kalan Sebük Tigin Gazne’yi ele geçirerek “Yeminîler” olarak bilinen sülaleyi kurdu.
Gazne Devleti’nin en büyük hükümdarı Sebük Tigin’in oğlu Gazneli Sultan Mahmud’dur. Babasının yerine tahta çıkan kardeşi İsmail’i tahttan indiren Mahmud (997-1030) 999 yılında Samanoğulları Devleti’nin yıkılması ile topraklarının büyükçe bir bölümünü ele geçirdi. Hindistan’a 17 büyük sefer yaptı. Ganj Nehri kıyılarına kadar Müslümanlığın yayılmasında rol oynadı. Harezmşah ve Karahanlılar’la çarpıştı. Oğuz Yabgusu, Selçuk-oğlu Arslan Yabgu’yu hile ile yanına getirterek tevkif ettirip Kalincar Kalesi’ne hapsettirdi. Böylece bir müddet için Oğuz tehlikesini savuşturmuş oldu. Zamanında Gazne şehri büyük bir ilim ve kültür merkezi oldu.
Sultan Mahmud’un ölümünden sonra (1030) yerine oğlu Mes’ud geçti. Babası ayarında bir hükümdar olmayan Sultan Mes’ud, 23 Mayıs 1040 tarihinde Çağrı ve Tuğrul Beylerin komutasındaki Oğuz ordusuna Dandanakan denilen yerde ağır bir yenilgiye uğradı. Bu yenilgiden sonra devlet bir daha toparlanamadı. Gurlular Gazne’yi ele geçirdiler. Gazne hükümdarları Lahor şehrine çekildilerse de 1187 yılında Gurlular burasını da ele geçirerek Gazne Devleti’ne son verdiler.
Gazne Devleti’nin çekirdeğini Kalaç Türkleri oluşturmuştur. Ordu ve devlet yöneticileri Türk olmakla beraber halkın çoğunluğu Hindû idi. Sebük Tigin’den itibaren Yeminîler sülalesinin eline geçmişti. Bilhassa İran dili ve edebiyatı Gazne sarayında üstün bir seviyeye ulaştı. Meşhur Tuslu Firdevsî, İran millî destanı olan Şehnâme’yi burada yazdı ve Sultan Mahmud’a takdim etti. Tarihçi Utbî“Tarih-i Yeminî” adını taşıyan, Gazne tarihi ile el-Birunî’nin “Âsar-ı Bakıyye” adlı eserleri Arapça olarak yazılmış olup değerlidir.

KARAHANLILAR

Ä°lgili resim



Ä°lgili resim

EMEVİLER VE ABBASİLR

ABBASİLER ile ilgili görsel sonucu

ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ

Ä°lgili resim